Türkiye’de Yapı Sektörünün Durumu ve BIM.
Ülkemizde BIM, bunca zamandır tanışık olmamıza rağmen henüz
hakkını verebileceğimiz kadar iyi bir konumda değil. Modelleme açısından mimari
çalışmalarda kullanmak haricinde kapsamlı bir iş akışı sağlamaktan henüz çok
uzağız. Bunun nedenlerini irdelemek, gelecekte BIM’in hayatımızdaki yerini daha
ileri bir düzeye taşımakta faydalı olabilir.
Türkiye’de yapı projeleri çoklukla, taşere edilerek yapılır. Öncelikle biraz parası olan herkesin bu işte
çok para var diyerek girişebileceği bir inşaat sektörü var. İnşaat sektöründe müteahhit, yatırım gücüne
sahip olduktan sonra, bilgisi deneyimi olsun ya da olmasın, istediği yapma
yetkisine sahiptir. Amaç, çok kısa
sürede yatırımının karşılığını alabilmektir. Proje ise bu amacın önündeki
engel, geciktirici unsur, yapılması şart koşulan bir belge olarak görülür
çoklukla. Bu işleyişe göre proje neredeyse gereksiz görülür. Mimari proje
yapıyı kullanışlı ve çekici göstermede bir araç, mekanik elektrik gibi projeler
ise belediyelerin ve mühendislerin para kazanmak için şart koştuğu tamamen
gereksiz engellerden başka bir şey değildir. İnşaat süreci de taşere edilir.
Kalıpçısı duvarcısı, sıvacısı, tesisatçısı, boyacısı, elektrikçisi, neredeyse
her iş kolu, sırasıyla yapılmak üzere, taşeronlara verilir. Bu durumda da proje doğru ölçü almaya yarayan
bir araç olarak işlev görür. Çoklukla işleyiş böyle olunca, Proje asgari ya da
azami değerlerle sınırları çizilmiş bir şablondan öteye gitmemekte, yapının bu şablon sınırlarında kalmasını temin
edecek ve kontrole uygun kılacak bir süreçten öteye gitmez. Türkiye’de yapı
süreci, çoklukla bu şekilde işler ve bu alışageldik bir durumdur.
Öte yandan Proje sistemimiz de farklıdır. Yapının
konumlandırılacağı bir arsa krokisi mimara getirilir. Çoklukla Mimarın birincil
görevi bu sınırlar içerisindeki alana, azami inşaat alanı sığdırmak, ve sonra
müteahhittin göz zevkini tutturmaktır. Müteahhitten
onay aldıktan sonra belediyenin
şartlarını sağlayarak proje onayını temin etmek amacı güder. Proje, çizgilerle
yapının şeklini ve sınırlarını tasvir etmek amacıyla yapılır. Proje
tamamlandıktan sonra mimar projeyi inşaat mühendisine yollar. Mühendis gelen
projedeki mimari tasarımı ayakta tutacak taşıyıcı sistemi tasarlar. Sonra da
proje elektrik ve tesisat mühendislerine gönderilir. Kısaca biribirinden bağımsız bir proje ekibi
yapısı vardır ve hepsinin amacı gereklilikleri temin etmek, şartları sağlayacak
en basit tasarımları yapmaktır. Proje sistemimiz de her alanın biribirinden
bağımsız olduğu, belediye şartlarını yerine getirecek şekilde müteahhittin
memnuniyetine odaklı bir sitemdir. Tüm bu sürecin, olabildiğince kısa sürecek
şekilde, kurumların dayatmalarından bir an önce kurtulmak için hızlıca yapılması
gerekir.
Türkiye’deki mevcut yapı proje sisteminin durumu büyük
oranda buna benzer bir şekilde ilerler. Müteahhitlik
düzenine odaklı, yatırımcının memnuniyetine odaklı bir sistem var. Müteahhit
onay aldıktan biten tasarım sürecine dayalı bir düzende sürdürülebilir tasarımı
umursar mı? Yılların tecrübesi ile, maliyeti metrekare birimi üzerinden bilen
müteahhittin, zaten her alanı taşere edip, en hesaplı teklifi veren işletmeye
işlerini yaptıracakken, metraj umurunda olur mu? Tabelaya asacağı 3 boyutlu
görselden öte, projenin kaç boyutta yapıldığı umurunda olur mu? Müteahhit şunları
sormaya eğilimlidir; Peki bu BIM denen olay, inşaat ruhsatının daha hızlı
olmasını sağlar mı?, Bu BIM olayı bize kaça patlar? Pek karamsarım belki de
ama, müteahhit cephesinden bakacak olursak, BIM, (farz edelim ki projelendirme
ve tasarım sürecinde yapının BIM modeli oluşturulmuş olsun) müteahhit açısından
bu modele ilişkin en çarpıcı görselin üzerinde dalgalandığı bir bez afişe, “Bu
binada BIM sistemi kullanılmıştır” yazılmasını sağlamaktan öteye gitmeyecektir.
Tanıdığım bir müteahhit, (üç sene önce, çiftliğini ve
arazisini satarak giriştiği inşaat işinde bu gün aynı anda 4 proje yapabilecek
kapasitede bir müteahhit ) bana şu anda ne işle uğraştığımı sordu. Çok kabaca
anlatmaya çalıştım. Olabildiğince basit bir şekilde tarif etmeye çalışsam bile
terliyorum ve beceremiyorum. (anlatmayı değil anlamasını sağlamayı
beceremiyorum). Sonunda anlamadığı halde sitemle şunu söylüyor. “Sen bize niye
yapmıyorsun şu işi”? Bu müteahhit, daha ucuz olsun diye projesini bir teknikere
çizdirip küçük bir meblağ karşılığı bir mimara imzalatarak projelerini
hazırlıyor. Onun projeden filan anladığı
yok zaten. Konuyla ilgili tek bildiği, proje nasıl olursa olsun, belediyeden
hızlıca geçsin, daha sonra o zaten projeyi, işsizlikten, ya da, çok para
kazandırdığı umuduyla başladığı “3ds Max”çilik işinde harikalar yaratan
görselcisine yolladığında tüm tasarımı broşürüne ya da tabelasına
koyabileceğidir. Müteahhitte göre mimar ve mühendisler kendi sırtından para
kazanan kişiler, denetim ve onay kurumları işi yokuşa süren ve para tuzağı
hazırlayan kurumlar ve görselci binaya harika ve istediği gibi tasarımlar yapan
yegane insandır. Müteahhit cephesinden
bakıldığında, ki yapı sektörünün merkezidir müteahhitlik kurumu, BIM’in ülkemizdeki geleceği oldukça iç
karartıcı. Müteahhit, mecbur kalmadıkça,
ya da ne gerekiyorsa yapın diyecek bir konumda zorda kalmadığı sürece BIM
yolunu kapalı tutacaktır. O sürdürülebilir tasarıma saygı gösterecektir, fakat
önce, şu projeyi bir önce bitirip sonra istediğin kadar tasarımı sürdür
diyecektir. Sürdürülen tasarım onun için süründüren tasarım olacaktır her
zaman.
Mimari tasarımcı açısından BIM de merkezinde teşeronluk ve
müteahhitlik olan bir sistemde sağlıklı bir yapıya ulaşmaktan çok uzaktır. Ülkemizde
büyük çoğunlukla Mimar, BIM’i üç boyutlu
proje çizme programı olarak algılamakta, zaten projeyi de Autocad kurdu
tekniker de bir çırpıda çizebildiği için şimdilik gerek görmediği bir kavram
olarak algılama eğilimindedir. BIM in yararı en iyi ihtimalle mimar için,
planları çizerken kesit ve görünüşlerin otomatik olarak çizilmesi olacaktır. Bir
taraftan müteahhit baskı, öte yandan denetleme ve onay kurumlarının baskısı,
geçim kaygısının yarattığı baskı filan derken, zaten mimar bir an önce inşaat
ruhsatını almayı, iyi tasarımlar yapmanın önüne koymak mecburiyetindedir. Öte yandan
alışmış olduğu klasik sistem le de sıkıntısız işlerini halledebiliyorken,
üstelik BIM modeli yapacak olsa bile bunu kullanabileceği bir mecra da
bulamayacağı için BIM şimdilik ertelenmesi gereken bir durum olma
eğilimindedir. En iyi ihtimalle 3 boyutlu esnek tasarım ve daha keyifli çalışma
aracı olacaktır. Yapı modellendikten sonra bu model zaten bir işe yaramayacak,
dolayısıyla eğer becerebilirse projelendirme ve tasarım sürecinde nispeten
biraz hız ve kolaylık kazancından ötürü BIM’in başka nimetlerini fark
edemeyecektir. Sürdürülebilir tasarım,
hızlı ruhsat alma sürecine bir katkı sağlamayacaktır. İyi ihtimal ile, daha iyi
tasarımlar yaptığı bir araç olmaktan öteye varamayacaktır.
Tasarımda işbirliği, Yapı mühendisleri ile ortak tasarım
kavramı diye bir olgu yok ülkemizde. Mimar kat planları kesit ve görünüşler
üreterek, diğer disiplinlere işi taşere eder. Onlar nasıl yaparsa yapsın,
projeler onaylansın yeter. İşbirliği projeyi kendi tasarımlarını yapmaları için
mühendislere göndermekten daha fazla anlam taşımayacaktır. Mimari tasarım
günümüzde büyük oranda mimarın eseri olarak görülür. Yapının mühendislik
gerektiren tasarımları ise teferruatlar olup, mühendisler tarafından teknik
detaylarla çizilir. Onlar tasarımın bir parçası değil, kurumların
gereklilikleridir. Yapı projelerinde en önemli kısım, gözle algılanabilin
estetik değerle ölçülenebilen kısmıdır. Sağlamlık, dayanıklılık, konfor
koşulları gibi nicel değerlerle ölçülen yapının geri kalan kısmı gölgede ya da karanlıkta
kalır. Böyle bir durumda işbirliğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Yapı estetik koşulları sağladıktan sonra
teknik detaylar ve mühendislik tasarımları, mecburi bir iş süreci olup ilgililere
yaptırılır. Tasarımda inşaat mühendisinin çok az söz hakkı vardır, diğer
mühendislik alanlarının ise neredeyse hiç söz hakkı yoktur. Tasarım tek başına
mimarın eseri olur. Enerji tasarımları, çevre etkileri, konfor koşulları, ve diğer her türlü teknik detay mimarın
tasarımına uyumlu hale getirilecek mecburiyetlerden öteye pek fazla gitmez. Hal
böyle olunca tasarımda işbirliğinden söz edemeyiz ve bunun önemini asla kabul
ettiremeyiz.
İnşaat mühendisleri çok büyük oranda BIM sürecine dahil
olacak bir altyapıya ve iş akışına sahipler. O yüzden mevcut düzenleri,
kolaylıkla BIm sürecine adapte olabilir.
Aslında BIM adına kendi üzerine düşen pek çok şeyi zaten yapıyorlar. Tek
mesele onların iş akışlarını BIM’e adapte edebilmek.
Tesisat mühendisleri ise BIM’den en uzak disiplinlere
sahipler. Ve şu anki işleyişe göre BIm ençok onların iş yükünü arttıracak gibi
görünüyor. Örneğin bir mekanik tesisat projesini ele alalım. Mühendisin görevi
ağırlıklı olarak göstermelik bir tesisat projesi çizmek ve kurtulmaktır. Gerekli
hesapları yaparak boruları ve diğer tesisat elemanlarını projede göstermeleri
ve uygunluğu sağlamaları yeterlidir ve temel işleri de bundan ibarettir. Üç
boyutlu modelleme, eneji analizleri her zaman şu anki iş yükünü katlayacak meşakkatli
işlerdir. Çünkü kimse onlardan idealize edilmiş, optimize edilmiş tasarımlar
istemezler. Zaten tasarımda bir etkileri yoktur. İmalatları çoklukla uygulamacı
firmalar taşeron olarak yapacaktır ve onların da zaten projeye fazla bakmayacak
mühendisten daha bilgili ve tecrübeli ustaları işi kotaracaktır. Kısaca tesisat
kısmı, ülkemizdeki düzene göre BIM’in işleri zorlaştırıcı etkisine maruz kalan
tek kısmı. Uygulama ile bağımsızlığı, tasarımda etkilerinin fazla olmayışı,
sistemlerin optimize edilmesine gerek duyulmayışı gibi nedenlerle onların
işleri tesisat elemanlarını yerleştirip bağlantıları kolayca çizgilerle
göstermek ve tablolara denklemlere bakarak sistemlerinin uyumluluğunu
göstermekten ibaret.
Türkiye’deki mevcut düzen, BIM için uygun olmaktan çok uzak.
Ayrıca bu düzende BIM gerekli bile görülmeyecektir ki bu konuda haksız da
değiller. En fazla, mimr ve mühendisler, 3 boyutlu modellemenin nimetlerinden
kısmen faydalanır ve BIM, bu günkü düzen değişmediği sürece modellemeden öteye
gidemeyecektir. BIM sisteminin gerekliliğinden ve BIM sisteminden gerçekten çok
uzaktayız. BIM bu tür bir işleyiş için
geçerli olacak sistem değildir. Ve bu tür işleyişer için adapte olunması ve tam
anlamıyla BIM sürecinin uygulanması neredeyse imkansızdır. (BIM modellemesinden
bahsetmiyorum)
Neden? Çünkü BIM öncelikle işbirliğini ve disiplinler arası
ortak, etkileşimli sürdürülebilir tasarımı gerektirir. Kesinlikle bir ekip ve
takım çalışmasıdır. Tasarım ve ürün tüm farklı disiplinlerle bir bütündür.
Dolayısıyla ortaya çıkarılacak olan eser, yapı, mimarın tasarımından ziyade BIM
takımının ortak çalışması olmalıdır. Tüm disiplinler tasarımda ortak söz
hakkına sahip olmalıdır. Sade tasarım değil imalat ve inşaat süreci de aynı
ekibin kopmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla BIM’de tasarım, proje, inşaat, planlama,
gibi tüm farklı alanlar bir bütünü oluşturmalıdır. Aksi taktirde BIM sürecinden
bahsedilemez ki BIM kavramının tanımının gereklilikleri, olmazsa olmazlarıdır. BIM süreci günümüz koşullarında ülkemizde çok
fazla kullanılamaz, kullanılması gereksizdir.
BIM kesinlikle tüm disiplinleri bünyesinde barındıran
tasarımdan yapının inşaatının bitmesine kadar olan süreci büyük oranda kendi
bünyesinde yürüten Avrupai yapı şirketlerinin iş akışlarına göre tasarlanmış
bir sistem ve bu tür düzenler içerisinde işleyecek bir süreçtir. Aksi taklit
etmek ve uydurmaya çalışmaktan öteye geçemeyecektir.
Çok az da olsa ülkemizde bu tür kapsamlı inşaat şirketleri
vardır ve BIM’in ilk uygulayıcıları onlar olacaktır. Ama bu tür firmalar o
kadar azınlıktadır ki, ülkemizde yoklarmış gibi davranabiliriz. Kaldı ki bu tür
büyük ve kapsamlı iş yürüten firmaların çoğu da BIM’e geçiş süreçlerinde başarılı
olmaktan çok uzaktırlar. Bu konuya daha sonraki makalemde değineceğim. Fakat Türkiye’deki genel yapı, disiplinleri biribirinden
kopuk proje ofisleri, bu ofislere iş veren mimarlar, bu mimarlara iş veren
müteahhitler, bu müteahhitlerin işlerini yapan taşeronlardan oluşan kopuk,
işlevsellikten uzak, verimlilikten uzak bir işleyiş var. Tasarımların en önemli
özelliği maliyet ve estetik değerlerdir. Geri kalan her şey neredeyse yokmuş
gibi değersizdir. Yatırımcının kısa sürede az işle çok kazanç sağlaması üzerine
konumlanmış bir sistemde, işbirliği, disiplinler arası uyum ve etkileşim,
sürdürülebilir tasarım, bina performans değerlendirmesi, enerji etkinliği gibi
kavramlara yer bulmak çok çok zordur.
Bu konu hakkında söylenecek çok fazla şey var ve konuları makalelere bölerek aktarmayı düşünüyorum. görüşmek dileği ile.
Bir sonraki konu başlığı: Türkiye'de BIM'e Geçiş süreci.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder