27 Kasım 2014 Perşembe

Türkiye’de Yapı Sektörünün Durumu ve BIM.





Türkiye’de Yapı Sektörünün Durumu ve BIM.

Ülkemizde BIM, bunca zamandır tanışık olmamıza rağmen henüz hakkını verebileceğimiz kadar iyi bir konumda değil. Modelleme açısından mimari çalışmalarda kullanmak haricinde kapsamlı bir iş akışı sağlamaktan henüz çok uzağız. Bunun nedenlerini irdelemek, gelecekte BIM’in hayatımızdaki yerini daha ileri bir düzeye taşımakta faydalı olabilir.

Türkiye’de yapı projeleri çoklukla, taşere edilerek yapılır.  Öncelikle biraz parası olan herkesin bu işte çok para var diyerek girişebileceği bir inşaat sektörü var.  İnşaat sektöründe müteahhit, yatırım gücüne sahip olduktan sonra, bilgisi deneyimi olsun ya da olmasın, istediği yapma yetkisine sahiptir.  Amaç, çok kısa sürede yatırımının karşılığını alabilmektir. Proje ise bu amacın önündeki engel, geciktirici unsur, yapılması şart koşulan bir belge olarak görülür çoklukla. Bu işleyişe göre proje neredeyse gereksiz görülür. Mimari proje yapıyı kullanışlı ve çekici göstermede bir araç, mekanik elektrik gibi projeler ise belediyelerin ve mühendislerin para kazanmak için şart koştuğu tamamen gereksiz engellerden başka bir şey değildir. İnşaat süreci de taşere edilir. Kalıpçısı duvarcısı, sıvacısı, tesisatçısı, boyacısı, elektrikçisi, neredeyse her iş kolu, sırasıyla yapılmak üzere, taşeronlara verilir.  Bu durumda da proje doğru ölçü almaya yarayan bir araç olarak işlev görür. Çoklukla işleyiş böyle olunca, Proje asgari ya da azami değerlerle sınırları çizilmiş bir şablondan öteye gitmemekte,  yapının bu şablon sınırlarında kalmasını temin edecek ve kontrole uygun kılacak bir süreçten öteye gitmez. Türkiye’de yapı süreci, çoklukla bu şekilde işler ve bu alışageldik bir durumdur.

Öte yandan Proje sistemimiz de farklıdır. Yapının konumlandırılacağı bir arsa krokisi mimara getirilir. Çoklukla Mimarın birincil görevi bu sınırlar içerisindeki alana, azami inşaat alanı sığdırmak, ve sonra müteahhittin göz zevkini tutturmaktır.  Müteahhitten  onay aldıktan sonra belediyenin şartlarını sağlayarak proje onayını temin etmek amacı güder. Proje, çizgilerle yapının şeklini ve sınırlarını tasvir etmek amacıyla yapılır. Proje tamamlandıktan sonra mimar projeyi inşaat mühendisine yollar. Mühendis gelen projedeki mimari tasarımı ayakta tutacak taşıyıcı sistemi tasarlar. Sonra da proje elektrik ve tesisat mühendislerine gönderilir.  Kısaca biribirinden bağımsız bir proje ekibi yapısı vardır ve hepsinin amacı gereklilikleri temin etmek, şartları sağlayacak en basit tasarımları yapmaktır. Proje sistemimiz de her alanın biribirinden bağımsız olduğu, belediye şartlarını yerine getirecek şekilde müteahhittin memnuniyetine odaklı bir sitemdir. Tüm bu sürecin, olabildiğince kısa sürecek şekilde, kurumların dayatmalarından bir an önce kurtulmak için hızlıca yapılması gerekir.

Türkiye’deki mevcut yapı proje sisteminin durumu büyük oranda buna benzer bir şekilde ilerler.  Müteahhitlik düzenine odaklı, yatırımcının memnuniyetine odaklı bir sistem var. Müteahhit onay aldıktan biten tasarım sürecine dayalı bir düzende sürdürülebilir tasarımı umursar mı? Yılların tecrübesi ile, maliyeti metrekare birimi üzerinden bilen müteahhittin, zaten her alanı taşere edip, en hesaplı teklifi veren işletmeye işlerini yaptıracakken, metraj umurunda olur mu? Tabelaya asacağı 3 boyutlu görselden öte, projenin kaç boyutta yapıldığı umurunda olur mu? Müteahhit şunları sormaya eğilimlidir; Peki bu BIM denen olay, inşaat ruhsatının daha hızlı olmasını sağlar mı?, Bu BIM olayı bize kaça patlar? Pek karamsarım belki de ama, müteahhit cephesinden bakacak olursak, BIM, (farz edelim ki projelendirme ve tasarım sürecinde yapının BIM modeli oluşturulmuş olsun) müteahhit açısından bu modele ilişkin en çarpıcı görselin üzerinde dalgalandığı bir bez afişe, “Bu binada BIM sistemi kullanılmıştır” yazılmasını sağlamaktan öteye gitmeyecektir.

Tanıdığım bir müteahhit, (üç sene önce, çiftliğini ve arazisini satarak giriştiği inşaat işinde bu gün aynı anda 4 proje yapabilecek kapasitede bir müteahhit ) bana şu anda ne işle uğraştığımı sordu. Çok kabaca anlatmaya çalıştım. Olabildiğince basit bir şekilde tarif etmeye çalışsam bile terliyorum ve beceremiyorum. (anlatmayı değil anlamasını sağlamayı beceremiyorum). Sonunda anlamadığı halde sitemle şunu söylüyor. “Sen bize niye yapmıyorsun şu işi”? Bu müteahhit, daha ucuz olsun diye projesini bir teknikere çizdirip küçük bir meblağ karşılığı bir mimara imzalatarak projelerini hazırlıyor.  Onun projeden filan anladığı yok zaten. Konuyla ilgili tek bildiği, proje nasıl olursa olsun, belediyeden hızlıca geçsin, daha sonra o zaten projeyi, işsizlikten, ya da, çok para kazandırdığı umuduyla başladığı “3ds Max”çilik işinde harikalar yaratan görselcisine yolladığında tüm tasarımı broşürüne ya da tabelasına koyabileceğidir. Müteahhitte göre mimar ve mühendisler kendi sırtından para kazanan kişiler, denetim ve onay kurumları işi yokuşa süren ve para tuzağı hazırlayan kurumlar ve görselci binaya harika ve istediği gibi tasarımlar yapan yegane insandır.  Müteahhit cephesinden bakıldığında, ki yapı sektörünün merkezidir müteahhitlik kurumu,  BIM’in ülkemizdeki geleceği oldukça iç karartıcı.  Müteahhit, mecbur kalmadıkça, ya da ne gerekiyorsa yapın diyecek bir konumda zorda kalmadığı sürece BIM yolunu kapalı tutacaktır. O sürdürülebilir tasarıma saygı gösterecektir, fakat önce, şu projeyi bir önce bitirip sonra istediğin kadar tasarımı sürdür diyecektir. Sürdürülen tasarım onun için süründüren tasarım olacaktır her zaman.

Mimari tasarımcı açısından BIM de merkezinde teşeronluk ve müteahhitlik olan bir sistemde sağlıklı bir yapıya ulaşmaktan çok uzaktır. Ülkemizde büyük çoğunlukla Mimar, BIM’i  üç boyutlu proje çizme programı olarak algılamakta, zaten projeyi de Autocad kurdu tekniker de bir çırpıda çizebildiği için şimdilik gerek görmediği bir kavram olarak algılama eğilimindedir. BIM in yararı en iyi ihtimalle mimar için, planları çizerken kesit ve görünüşlerin otomatik olarak çizilmesi olacaktır. Bir taraftan müteahhit baskı, öte yandan denetleme ve onay kurumlarının baskısı, geçim kaygısının yarattığı baskı filan derken, zaten mimar bir an önce inşaat ruhsatını almayı, iyi tasarımlar yapmanın önüne koymak mecburiyetindedir. Öte yandan alışmış olduğu klasik sistem le de sıkıntısız işlerini halledebiliyorken, üstelik BIM modeli yapacak olsa bile bunu kullanabileceği bir mecra da bulamayacağı için BIM şimdilik ertelenmesi gereken bir durum olma eğilimindedir. En iyi ihtimalle 3 boyutlu esnek tasarım ve daha keyifli çalışma aracı olacaktır. Yapı modellendikten sonra bu model zaten bir işe yaramayacak, dolayısıyla eğer becerebilirse projelendirme ve tasarım sürecinde nispeten biraz hız ve kolaylık kazancından ötürü BIM’in başka nimetlerini fark edemeyecektir.  Sürdürülebilir tasarım, hızlı ruhsat alma sürecine bir katkı sağlamayacaktır. İyi ihtimal ile, daha iyi tasarımlar yaptığı bir araç olmaktan öteye varamayacaktır.
Tasarımda işbirliği, Yapı mühendisleri ile ortak tasarım kavramı diye bir olgu yok ülkemizde. Mimar kat planları kesit ve görünüşler üreterek, diğer disiplinlere işi taşere eder. Onlar nasıl yaparsa yapsın, projeler onaylansın yeter. İşbirliği projeyi kendi tasarımlarını yapmaları için mühendislere göndermekten daha fazla anlam taşımayacaktır. Mimari tasarım günümüzde büyük oranda mimarın eseri olarak görülür. Yapının mühendislik gerektiren tasarımları ise teferruatlar olup, mühendisler tarafından teknik detaylarla çizilir. Onlar tasarımın bir parçası değil, kurumların gereklilikleridir. Yapı projelerinde en önemli kısım, gözle algılanabilin estetik değerle ölçülenebilen kısmıdır. Sağlamlık, dayanıklılık, konfor koşulları gibi nicel değerlerle ölçülen yapının geri kalan kısmı gölgede ya da karanlıkta kalır. Böyle bir durumda işbirliğinden bahsedilmesi mümkün değildir.  Yapı estetik koşulları sağladıktan sonra teknik detaylar ve mühendislik tasarımları, mecburi bir iş süreci olup ilgililere yaptırılır. Tasarımda inşaat mühendisinin çok az söz hakkı vardır, diğer mühendislik alanlarının ise neredeyse hiç söz hakkı yoktur. Tasarım tek başına mimarın eseri olur. Enerji tasarımları, çevre etkileri,  konfor koşulları,  ve diğer her türlü teknik detay mimarın tasarımına uyumlu hale getirilecek mecburiyetlerden öteye pek fazla gitmez. Hal böyle olunca tasarımda işbirliğinden söz edemeyiz ve bunun önemini asla kabul ettiremeyiz.

İnşaat mühendisleri çok büyük oranda BIM sürecine dahil olacak bir altyapıya ve iş akışına sahipler. O yüzden mevcut düzenleri, kolaylıkla BIm sürecine adapte olabilir.  Aslında BIM adına kendi üzerine düşen pek çok şeyi zaten yapıyorlar. Tek mesele onların iş akışlarını BIM’e adapte edebilmek.

Tesisat mühendisleri ise BIM’den en uzak disiplinlere sahipler. Ve şu anki işleyişe göre BIm ençok onların iş yükünü arttıracak gibi görünüyor. Örneğin bir mekanik tesisat projesini ele alalım. Mühendisin görevi ağırlıklı olarak göstermelik bir tesisat projesi çizmek ve kurtulmaktır. Gerekli hesapları yaparak boruları ve diğer tesisat elemanlarını projede göstermeleri ve uygunluğu sağlamaları yeterlidir ve temel işleri de bundan ibarettir. Üç boyutlu modelleme, eneji analizleri her zaman şu anki iş yükünü katlayacak meşakkatli işlerdir. Çünkü kimse onlardan idealize edilmiş, optimize edilmiş tasarımlar istemezler. Zaten tasarımda bir etkileri yoktur. İmalatları çoklukla uygulamacı firmalar taşeron olarak yapacaktır ve onların da zaten projeye fazla bakmayacak mühendisten daha bilgili ve tecrübeli ustaları işi kotaracaktır. Kısaca tesisat kısmı, ülkemizdeki düzene göre BIM’in işleri zorlaştırıcı etkisine maruz kalan tek kısmı. Uygulama ile bağımsızlığı, tasarımda etkilerinin fazla olmayışı, sistemlerin optimize edilmesine gerek duyulmayışı gibi nedenlerle onların işleri tesisat elemanlarını yerleştirip bağlantıları kolayca çizgilerle göstermek ve tablolara denklemlere bakarak sistemlerinin uyumluluğunu göstermekten ibaret.

Türkiye’deki mevcut düzen, BIM için uygun olmaktan çok uzak. Ayrıca bu düzende BIM gerekli bile görülmeyecektir ki bu konuda haksız da değiller. En fazla, mimr ve mühendisler, 3 boyutlu modellemenin nimetlerinden kısmen faydalanır ve BIM, bu günkü düzen değişmediği sürece modellemeden öteye gidemeyecektir. BIM sisteminin gerekliliğinden ve BIM sisteminden gerçekten çok uzaktayız.  BIM bu tür bir işleyiş için geçerli olacak sistem değildir. Ve bu tür işleyişer için adapte olunması ve tam anlamıyla BIM sürecinin uygulanması neredeyse imkansızdır. (BIM modellemesinden bahsetmiyorum)

Neden? Çünkü BIM öncelikle işbirliğini ve disiplinler arası ortak, etkileşimli sürdürülebilir tasarımı gerektirir. Kesinlikle bir ekip ve takım çalışmasıdır. Tasarım ve ürün tüm farklı disiplinlerle bir bütündür. Dolayısıyla ortaya çıkarılacak olan eser, yapı, mimarın tasarımından ziyade BIM takımının ortak çalışması olmalıdır. Tüm disiplinler tasarımda ortak söz hakkına sahip olmalıdır. Sade tasarım değil imalat ve inşaat süreci de aynı ekibin kopmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla BIM’de tasarım, proje, inşaat, planlama, gibi tüm farklı alanlar bir bütünü oluşturmalıdır. Aksi taktirde BIM sürecinden bahsedilemez ki BIM kavramının tanımının gereklilikleri, olmazsa olmazlarıdır.  BIM süreci günümüz koşullarında ülkemizde çok fazla kullanılamaz, kullanılması gereksizdir.

BIM kesinlikle tüm disiplinleri bünyesinde barındıran tasarımdan yapının inşaatının bitmesine kadar olan süreci büyük oranda kendi bünyesinde yürüten Avrupai yapı şirketlerinin iş akışlarına göre tasarlanmış bir sistem ve bu tür düzenler içerisinde işleyecek bir süreçtir. Aksi taklit etmek ve uydurmaya çalışmaktan öteye geçemeyecektir.

Çok az da olsa ülkemizde bu tür kapsamlı inşaat şirketleri vardır ve BIM’in ilk uygulayıcıları onlar olacaktır. Ama bu tür firmalar o kadar azınlıktadır ki, ülkemizde yoklarmış gibi davranabiliriz. Kaldı ki bu tür büyük ve kapsamlı iş yürüten firmaların çoğu da BIM’e geçiş süreçlerinde başarılı olmaktan çok uzaktırlar. Bu konuya daha sonraki makalemde değineceğim.  Fakat Türkiye’deki genel yapı, disiplinleri biribirinden kopuk proje ofisleri, bu ofislere iş veren mimarlar, bu mimarlara iş veren müteahhitler, bu müteahhitlerin işlerini yapan taşeronlardan oluşan kopuk, işlevsellikten uzak, verimlilikten uzak bir işleyiş var. Tasarımların en önemli özelliği maliyet ve estetik değerlerdir. Geri kalan her şey neredeyse yokmuş gibi değersizdir. Yatırımcının kısa sürede az işle çok kazanç sağlaması üzerine konumlanmış bir sistemde, işbirliği, disiplinler arası uyum ve etkileşim, sürdürülebilir tasarım, bina performans değerlendirmesi, enerji etkinliği gibi kavramlara yer bulmak çok çok zordur.

Bu konu hakkında söylenecek çok fazla şey var ve konuları makalelere bölerek aktarmayı düşünüyorum. görüşmek dileği ile. 

Bir sonraki konu başlığı: Türkiye'de BIM'e Geçiş süreci. 













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder