14 Aralık 2014 Pazar
BİR BIM SÜRECİ HİKAYESİ
BİR BIM SÜRECİ HİKAYESİ
Bu hikaye, aslında henüz sonlanmamış duraksamış bir proje ile ilgili. İlk girişimler sonucunda bir takım sıkıntılar oluşmuş bu proje geçici olarak askıya alınmıştır. Yani projeye tekrar devam edeceğiz hatta şu sıralar gündeme gelmiş durumda. Yeniden başladığımızda ise büyük ihtimal ile bu seer sıfırdan başlayacağız önceki yaptığımız hataları bir daha yapmayacağız. Ya da daha iyisi için kolları sıvayacağız. Proje bir yüksek okul ve yurt binası projesi. Tasarımda ve koordinasyonda ayrıca BIM yönetiminde çok ciddi sıkıntılar oldu. Öte yandan işveren ve yüklenici arasındaki sıkıntılar da büyük bir yer kaplıyor. Fakat BIM yöneticisi olarak, işveren yüklenici arasındaki sıkıntılar haricindeki diğer tüm sıkıntıların kaynağı, herhangi bir sebepten ötürü iyi bir BIM yönetimi yapamamakla ilgili. Bu makalemde kötü BIM yönetimi nasıl yapılır konusunu, deneyim ve tecrübelerime dayanarak aktaracağım. Bu başarısızlığın kaynağı doğrudan benimle ilgili değil, aslında benimle ilgili değil. Sadece yönetimim bünyesindeki bireylerin BIM sürecine aşina olmamaları hatta direnç göstermeleri ile ilgilidir.
Mimar ile bir arkadaşım aracılığı ile tanıştık. Bir üniversitede akademisyen ve BIM Bina performans analizleri ile ilgilendiği için tavsiye edilmiştim. Görüştükten sonra öğrencilerinin bir projesinde performans analizleri yapmıştım. Daha sonra bir okul projelerinin olduğunu genç bir ekip kurup ofis açacaklarını, BIM uygulamalı çalışmak istediklerini ve benim de Bım yönetimini ve operatörlüğünü üstlenmemi istedi. Seve seve dahil olduk. Ekipte BIM hakkında bilgi sahibi olan pek yoktu. Mimar arkadaşım da sadece kavramsal olarak biliyor. Projeye bir kaç ay içerisinde başladık.
Projeye başlanmadan önce onlara sürecin nasıl işlemesi gerektiğini anlattım. Taslaktan inşaat teslimine dek olan tüm yapı süreçlerini BIM paralelinde yapacaktık. O yüzden tüm tasarım kriterlerini ve taslaklarını birlikte değerlendirip hazırlayacaktık. Bu kesinlikle birinci şarttı. Olmazsa olmazdı. Ayrıca disiplinler arası koordinasyonu ben sağlayacaktım. Onlardan istediğim taslak dahi hazırlamadan, projeye birlikte başlamamızdı. İşleyiş de, tasarımcıların tasarım fikirlerini tüm disiplinlere onaylatarak ilerlemeye dayalıydı ve benim sürekli analiz ve simülasyonlarla süreci kontrol etmemi gerektiriyordu. Önce binanın formunu belirleyecektik. Bina formunu belirlerken kesinlikle söz hakkım olmalıydı ve bu bina formunda temel kriter bina performans analizlerinden iyi not alması olacaktı. Yani ben bölgeye, lokasyona, çevresindeki yapılara, binanın yönüne yüksekliğine göre bina performans analizleri yapacaktım. Form belirlendikten sonra detay seviyesini arttırıp bina cepheleri, iç planlamasına yine performans testlerine sokacaktım. Ve bu şekilde en ince detay seviyesine kadar sürekli kontrollü ve test edilmiş bir tasarım sağlayacaktık. Statik projeye zaten konunun uzmanı baktığı için o konuda sadece modelleme yapacaktım. Ve gerçekten harika bir mühendis ile çalışıyorduk. Binada kullanılacak ısıtma sistemleri ve diğer tesisat sistemleri de yine makine ve elektrik mühendisleri tarafından tasarlanacaktı. Ben sadece onlara analiz sonuçlarına tutarlı sistem tasarlamaları için, tasarım kriterlerini verecektim. Onlar da ban taslakları verecekler ve ben bu taslakları projeye dökecektim. Daha sonra planlama yapacaktık. Metrajları vida adedi seviyesinde belirleyecektik. Sonra inşaatı yürütecek tüm uygulamaları gerçeği ile kıyaslayarak test edecektik. Bu konuda anlaştığımızı düşünüyordum. Tabi ki yanılmışım. Bunu ileride göreceğiz.
Çok heyecanlıydım. Bir iki hafta içinde başlayacaktık. Düşündükçe heyecandan kırılıyordum. Türkiyede hiç uygulanmamış detay seviyesinde en kapsamlı BIM projesini yapacağımızı hayal ediyorduk. Enerji Karbon, statik, aydınlanma, yaşam döngüsü, çakışma, planlama analizleri gibi en uç noktalarda çalışacaktık. Yapı sahibi oldukça varlıklı ve proje için ne gerekiyorsa temin edecekti. Bu da bulunmaz fırsattı benim için. Çünkü binayı yenilenebilir enerjilerle donatmayı hayal ediyordum. BIM sayesinde iyi bir maliyet optimizasyonu sağlayıp ısınma için BİOEnerji, elektrik için ise rüzgar ya da güneş enerjisi hatta hibrit sistem bile kullanabilecektim. Tabi bunlar hayallerim çünkü ben binada maliyet optimizasyonu yapıp tasarruf edebildiğim miktarı yenilenebilir enerjilere aktarmayı düşünüyordum tabi fazla idealist bir düşünce ve hayal fakat, mümkün görünüyordu. Bölge sanayi bölgesi. Tarım ürünlerini işleyen fabrikalar dolu. Amacım bu fabrikalarla görüşüp atıklarının miktarını öğrenmek, bu atıkları kategorilere ayırıp en kısa sürede, verimli metan gazı üretebilecek olanları liste başı yapıp biogaz sistemi kurmayı amaçlıyordum. Ayrıca bu biogaz sistemini yaz aylarında soğutma da yapabilecek şekilde tasarlamak istiyordum ki doğalgazla ısıtma soğutma yapan sistemler mevcut. Ayrıca mimaride pasif ısıtma havalandırma ve soğutma üzerine de çalışmak istiyordum. Binayı form aşamasında tasarlarken güneş enerjisinden verimli bir sistem oluşturabilecek şekilde kriterler belirlemek istiyordum. Tüm bunları sağlamak hemde düşük yatırım maliyetleri ve çok kısa sürede maliyetleri kendisi karşılayacak işletme kazançları ile dengeleyecek bir rapor hazırlamaya kadar işi vardırmıştım. Kısaca BIM projesi yanında temel düzeyde yeşil bina tasarımı yapmayı hedeflemiştim. İşte BIM bu şekilde yapılır diyebileceğim günlerin hayalini kuruyordum.
İlk toplantımızda BIM üzerine hedeflerimiz ve planlarımız üzerine konuşmuştuk Ayrıca ben mimar arkadaşımı uyarmıştım. Bu kapasitede bir işi ilk defa yapıyoruz, insanlar BIM ile ilk defa tanışacak. Bım yöneticisini ilk defa duyacaklar, kendi disiplinlerinden olmayan birinin ahkam kesmesi gibi algılayıp ego savaşlarına vesile olabilecek bir durum olabileceğini belirtmiştim. O yüzden toplantı başında iyi bir konuşma yapalım, insanları bu fikre ısındırıp sonra çalışalım istemiştim. Fakat bu olmadı. Toplantıya katıldığımda yine klasik disiplinler arası kopukluğu görmüştüm. Toplantı esnasında söze karışmak, BIM ile ilgili sınırlamalardan, ya da öngörülerden bahsetmeye çalıştıkça oluşan sessizlikten ya da havada kalan sözlerimden orada bir BIM yöneticisi değil de her lafa maydanoz bir çokbilmiş olduğumu sonuna kadar hissettim. Ne zaman lafa girişsem ortalık buz kesiyor, tasarıma ilişkin taslakların değerlendirilmesinde bir türlü söz hakkına sahip olamıyordum. Hayallerimin yarısını oracıkta teslim ettim. Toplantı sonrasında proje yöneticisi ile konuşma umuduna kapıldım. Fakat olmadı. Bir kere, orada çok bilmiş her işe maydanoz olan, küçük dağları yaratan adam damgasını yedim. Bu konunun nedenleri ve önemine değineceğim fakat önce şu hikayeyi bir bitirelim.
İlk toplantının hezeyanını atlatmak için yeterince uzun bir süre bekledim. Sık sık arayıp ne zaman toplanacağımızı sorsam da biz size haber vereceğiz dediler. Mal sahibi ile ilgili sıkıntılar vardı. Aradan belki iki ay geçti. Artık projeden vazgeçmek üzereydim. Yeni bir toplantı için çağrı geldi. Toplantıya katıldığımda proje yöneticisi “ sanırım BIM için en uygun konuma geldik, BIM sürecine başlamaya hazırız. Mimari projeyi neredeyse bitirdik bir kaç revizyon ve değişiklik olacak ama bu şekilde devam edebiliriz deyip önüme projeyi açtılar” mimari projeyi bitirmişler. Statik neredeyse bitmek üzere. Mekaniğe başlamışlar elektrik projesini hatırlamıyorum. Çok şaşırdım. Benden istediklerinin ne olduğunu bile bilmeden iş yapmışız. Demek ki ben onlara BIM adına karpuz versem BIM yaptık, kesip yiyoruz diyecekler. BIM için en uygun zamanın projenin başı olduğunu yineledim. Bu saatten sonra BIM olmaz artık dedim Sadece “BIM gibi yutturabiliriz ancak” dedim.
Meğer benim vaktimi boşa harcamamak için projede biraz ilerleyip ondan sonra çağırmışlar. Ruh halimi anlatmaya lüzum görmüyorum.
Projeye bakınca korkunç sonuçlar göze çarpıyordu. Daha binanın formu performans analizlerinden sınıfta kalacak cinsten. Gitti benim pasif ısıtma soğutma sistemim. Binanın iki uç kısmına çelik konsollardan bölümler yapılmış. Oradaki taşıyıcı sistem maliyetinin fazlalığı zaten benim biyogaz bütçemi iki katlamıştı. Spor ve konferans salonu binasının tarif etmeye gücümün yetmeyeceği formu nedeniyle normalinden 3-4 kat fazla olan taşıyıcı sistem maliyeti (bu tamamen inşaat mühendisinin görüşüydü), ve diğer estetik değerlerin maliyetleri zaten rüzgar güneş enerji sistemlerini uçurmuştu. Bizim yeşil bina hayalleri suya düştü. Çünkü tüm pasif ve yenilenebilir enerji sistemlerini kazanacağım bina optimizasyonu baştan çuvallamıştı. Geriye sadece klasik yollarla sadece estetik kaygıyla tasarlanmış (maliyet kaygısı güdülmemişti zaten) bir projeyi sadece 3 boyutlu bir BIM modeli oluşturabilecek hale getirmek kalıyordu. O çevireceğim modelin ise ne amaçla kullanılacağının cevabını kimse bilmiyordu. Ben bile.
Kıssadan hisse:
Karşınızdaki insan kim olursa olsun, ne kadar bilgi sahibi olduğunu düşünürse düşünsün, siz her zaman onun bilgisini ölçmekle hükümlüsünüzdür. Bunu ölçmemek sizin eksikliğiniz olacaktır. Sürekli olarak BIM sürecini denetiminiz altında tutmak, en ufak sapmalarda dahi zamanında müdahale etmek gerekir. Ve BIM yöneticisi muhakkak tüm kontrolü elinde tutabilmelidir. Sözleşmeyi bu kontrolü sürekli sağlayacak şekilde detaylandırmanız gerekecektir. Ve eksik bilgi bilgisizlikten daha sakıncalıdır, yıkıntı gibidir, önce yıkıntıyı kazımanız gerekir.
3 Aralık 2014 Çarşamba
BIM Hakkında Başlıksız bir yazı
Biraz da iyimser bir tablo çizelim. Biliyorum oldukça karamsar bir tablo çizdim son iki makalemde fakat bilmelisiniz ki ne gördüysem onu çizdim. Sonuçlara baktığımızda ülkedeki Büyük inşaat şirketleri bile bana göre BIM adına bir kaç arpa boyu yol kat etmişlerdir. Hal böyle olunca pembe panjurlu ev çizmek de çok uygun olmayacaktı. Ayrıca amacım tablo çizmek de değil. Gerçeği görmek ve göstermek, bu gerçekler ışığında çözüm yollarını ve süreçlerini ortaya çıkarmak.
Özetlemek gerekirse, BIM 'e öyle hemen geçebilecek durumda değiliz. BIM belli bir altyapı ve sistemi olan sağlam bir zemine kurulur ancak. Ayrıca hazır paket değil ki BIM'i dışarıdan ithal edip getirip hemen kullanalım. Hayır efendim, maalesef BIM'i ülkemiz şartlarına uygun şekilde inşa etmekten başka seçeneğimiz yok.
Er ya da geç BIM, digital prototyping simülasyon ve analiz temelli tasarım ve imalat süreçleri çağın yeni kaçınılmaz iş yapma süreçleridir. Öyle ya da böyle buna direnmek yerine alışmak gerekecektir. O yüzden şimdiden herkesin kendi alanlarında BIM yazılımlarına alışmaya başlayarak gelecek için hazırlanması en iyisidir. Proje mi çözeceksiniz, Bunu bir Revit ile çizmeye şimdiden başlamanın hiç bir zararı yoktur. Ya da diğer yazılımlarla. İmalat mı yapıyorsunuz 3d sayısal modelleme yapmaya şimdiden yeşil ışık yapın. 3D modelledikten sonra tutun analiz simülasyon yapın. Şimdi işinize yaramasa bile yarın mutlaka arayacaksınız o tecrübeleri. Bulut tabanlı yazılım dönemine girmek üzereyiz. Yani artık tüm tasarım simülasyon araçları bilgisayarınızda değil de ağ üzerinden çalıştırılacak. Bu da demek oluyor ki, her yerde bu yazılımlara ulaşacağız ve en küçük en düşük kapasiteli cihazlarla bile. Telefonlar gibi. Yani bu teknolojik bir devrim. Artık çağımız değişiyor. Bilgi ve model tabanlı tasarım araçları olmazsa olmaz durumunda. Kağıt kalem çizgiler artık kullanılamaz hale gelecek. O yüzden direnmenin kaçmanın da gereği yok. Unutmayın ki temellerini şimdiden atarsak düzen hiç fark etmeden kendiliğinden oluşacak.
Kısaca, artık bu yeni sitemlerden kaçış yok. Bu yeni, sistemler bize en çok şunun işaretini veriyor. Artık bireysel çalışmalar olmayacak, ya da etkili olmayacak. Daha verimli, daha optimize edilmiş daha tasarruflu daha yeşil daha çevreci daha enerji etkin, yaşam döngüsü çemberi daha dar tasarımlar için tüm uzmanlık alanlarının birleşmesi gerekiyor. Artık tüm işeler tam olarak bir ekip çalışması ürünü olacak. Bu gerekiyor çünkü artık insanoğlunun yaptığı her şey tüm açılardan tüm özellikleri ile bir bütün olarak mükemmel olmak ve verimli olmak durumunda. Bu da tam olarak ekip çalışmasını gerektiriyor. Tıpkı bir zamanlar CAD'in yaşamımıza girmesi ile elle çizim alışkanlığımızı dirençle zorla bırakmak zorunda kalışımız gibi, şimdi de klasik CAD yaklaşımı hayatımızdan çıkıp yerine bambaşka süreç gelecek. O zaman artık yeni sistem için şimdiden kolları sıvamak, bireysel olarak çalışıp öğrenmek yerinde olacaktır.
Unutulmamalı ki piyasada çok fazla BIM ve digital prototyping süreçlerine hakim her kademeden personele ihtiyaç var. Çok fazla BIM operatörü aranıyor, BIM yöneticisi aranıyor. O yüzden bir önceki makalemde belirttiğim üçüncü ya da dördüncü adımı şimdiden ilk olarak atmanın bir sakıncası olmayacaktır. (eğitim adımı). Yani BIM yazılımlarını CAD dosyalarını oluşturmak için kullanmaya başlamak gelecek için iyi bir yatırımdır. Aynı zamanda hali hazırda BIM operatörleri işsiz kalmayacak kadar gereksinim duyuluyor.
Öte yandan, BIM için gerekli zemini hazırlamamız gerekiyor. Bu zemin olmadan alışkanlıklarımız değişmeden sağlıklı bir BIM geçişi sağlayamayacağımızı söylemiştik. Yeni yaklaşımlar bizi globalleşmeye yönlendiriyor. Dikkat ederseniz yazılımlar içinde bile başka yazılımlara geçebileceğimiz bağlantılar içeriyor. Yani artık çok yönlü çalışıyor, düşünüyor ve tasarlıyor olmamız gerekiyor. Bu sadece BIM meselesi değil, her işimiz artık çok yönlü. Artık tek bir uzmanlık tekbir alan bize yetmiyor. Ya da bireysel çalışmalar aynı şekilde yeteli olmuyor. Bu yazılımlarda ve iş akışlarında da globalleşmenin bir sonucu. İyi bir durum mu kötü bir durumu diye tartışılabilir fakat amaç iyi. Daha iyiyi daha kusursuzu daha ideali tasarlamak üretmek ve sürdürmek. Ve bu değişim kaçınılmaz. Şimdiki direncimiz sadece geciktirmeye yarayacak. O halde yazılım ve teknoloji alanındaki yenilikler ve hızlı ilerleme bizi ezip geçecek derecede kontrolümüz dışında artık. Bu artık isteğimize başğlı tercihimize bağlı değil. Mecburi. O halde mecburen bu süreçleri yaşayacağız, yenileneceğiz, alışacağız, kullanacağız ve yönetip birer araç haline getireceğiz, geciktirmek ise sadece bizleri eskitecek,verimsileştirecek ve rekabet ortammında bizleri geri plana itecek.
Fakat BIM gibi yeni yaklaşımlar, üzerine kurulması elzem olan sağlam bir zemin ve altyapı ihtiyacındadır. Öte yandan bu tür yeni sistemler de artık inkar edilemez derecede kaçınılmazdır. Bu durum bize kısaca BIM zamanla kendi zeminini de kendisi oluşturacak, değiştirmemiz gereken alışkanlıklarımızı zamanla değiştirmemizi de sağlayacaktır. Bu çok önemli bir şey çünkü bir önceki makalemde belirttiğim Türkiye'nin Yapı ve proje alanındaki durumu mecburen değişmek zorunda kalacaktır.
Daha öz bir ifade ile BIM gibi yeni yaklaşımlar eğer biz onları ağırlarsak dostumuz, Biz onlara karşı direnip savaşamaya devam edecek olursak da düşmanımız olacak. Bu çok açık. BIM ilk başta büyük firmalar tarafından uygulanmaya mecbur olacak. Bu büyük firmalar yurtdışı işler yapıyorlar. Zaman, tasarımda mükemmellik, hatasız iş yapma, standartlara uyumluluk gereği ve rekabetin de kızıştırması ile Bım büyük firmalar için kaçınılmaz. Zaten girişimler başladı bile. Firmalar altyapılarını ülkemiz bozuk düzeninde bile oluşturmak için çabalıyorlar. Öte yandan zamanla BIM mecburiyet halini rekabet ortamında alacak. Ekonomik açıdan, zaman açısından profesyonellik gereği artık mecburiyete dönüşecek. Bu durumda küçük bağımsız disiplinler yani mimarlar ve yapı mühendisleri birleşmek mecburiyetinde kalacak, yani globalleşecek. Küreselleşecek. Yani BIM kendi altyapısını seve seve olmazsa bile zorla kuracak. Zamanla artık standart prosedürler uygulanmak durumunda kalacak ve küçük birimler birleşerek Büyük inşaat firmalarına dönüşecek. Bu inşaat firmaları mecburen tüm inşaat süreçlerini kendileri baştan sona uygulamak ve tasarlamak zorunda kalacak. O zaman müteahhitlik sistemi de artık azalma ve bitme eğiliminde olacaktır.
Tüm bunlara baktığımızda BIM yazılım işi değildir. Yazılımlar BIM aracıdır. BIM bir süreçtir ve Küresel çapta, en ideal sistemdir. Tasarımı kusursuzlaştırmak, tasarıma sadece estetik ve ekonomik açıdan değil her yönü ile optimum verim ve etkinlik kazandırmak ve dünya çapında tek bir dil tek bir yöntem olarak uygulanması BIM in amacıdır. Bu yani nesil bir iş düzenidir, iş yaklaşımıdır. Yazılımlar ise sadece araçlardır. O zaman ülkemizdeki düzensizlik mecburen yok olma eğilimimdedir diyebiliriz. Çünkü zaten sadece iş anlamında değil, kültürel açıdan, ekonomik açıdan da küreselleşiyoruz. Bu sayede meslek sahipleri birleşip bütünleşmek zorundadırlar. Bu iyi mi kötü mü tartışılır. Fakat ideal tasarımlar ve üretim için iyi olduğu su götürmez.
Düzensizlikten düzene bir geçiş mutlaka iyi bir şeydir. O zaman neler değişmez ki. İlk başta şu müteahhitlik sistemi kökten değişecek. Artık işin ehli tasarımcılar ve imalatçılar birleşerek bu işleri kendileri yapacak. İşten anlamayan sadece ekonomik açıdan işleyen bu sistem, farklı disiplinlerin her bir birinin tek vücut olmasını ve üretimin her açıdan değerlendirilmesini mecburi kılacak. O zaman tasarım sadece mimarın eseri olmayacak ya da mühendisler, mimarların yanında yancı gibi olmayacak. Tasarım ve imalat tüm disiplinleri ile bir bütün eser olacak, bu eser de tüm disiplinlerin ürünü olacak. Çok uzun yıllardır, yapılar hep çoklukla maliyet ve estetik açıdan değerlendirilerek tasarlandı, yatırımcılar tarafından inşa edildi. Şimdi artık yapıların enerji verimliliği, çevresel etkileri, küresel standartlara uyumluluğu, sağlamlığı, konforu, yaşam döngüsü, karbon salınımı açısından da değerlendirilmek zorunda. Hem kazanmak için hem de kaybetmemek için. Hem düzensizlikten kurtulmak için hem de yeniliklere kucak açmak için BIM e kucak açılmalı, BIM bizi tekmelemeden.
Bu açıdan baktığımızda BIM iyi bir şeymiş diyoruz. Neden gecikiyoruz diye de sorabiliriz. Sadece yenilikten korkmamız, yatırım maliyetleri, uyumsuzluk yüzünden kaçtığımızı fark etmemiz gerekiyor. Ağrısız başımıza dert açmak istemiyoruz kısaca. Herşeyi, her süreci daha mükemmelleştiriyor, insan hatasını azaltıyor, zaman kazandırıyor, test ediyor, bizleri yanlışlardan kurtarıyor, planlıyor, keyfilikten kurtarıyor, meslekleri ve işleyişlerini düzene sokuyor neredeyse her şeyi güzelleştiriyor. Buraya kadar çok iyi. Kısaca iş yaşamı açısından, üretim açısından her şey harika BIM ile. Peki ya olumsuzlukları?
Önce mimarlar, mühendisler müteahhitler, taşeronlar biraz başlarda üzülecek. Ama ağrıyan dişin çekilmesidir bu. Sonra rahatlamaları için gereken bir durum olup bitecek. Bu açıdan baktığımızda tasarım ve proje ofisleri kapanacak, müteahhitlik sistemimiz artık işlemeyecek yenilikçi olmayan personel işsiz kalacak, ekonomik dengeler değişecek. Bu açıkça ortada. Bunun etkilerinden kurtulmanın tek yolu şimdiden kolları sıvamaktır. Fakat bu küreselleşen dünyada her işte her süreçteki kaçınılmaz durumdur. Tıpkı esnafın kepenk kapatıp AVM'lerin oluşması gibi. Tüccarlığın kurumsallaşması gibi sadece çağın gerekliliği ve işleyişinin sonucu. Buna alıştık. Güzçlü olan ayakta duran adapte olan kazanacak. Zayıf olan da mecburen güçlenecek. Benim asıl değinmek istediğim olumsuzluk bu değil. Asıl mesele biraz farklı:
BIM makineleşmenin, robotlaşmanın, otomatikleşmenin ta kendisidir. Sonunda baklayı ağzımdan kaçırdım. Kısaca sayısallaşma diyeyim. Sayısallaşma makine,üretim ve yapı sektöründe bilgi temelli tasarım ve imalat sürecinin genel adı olsun. Bu yeni düzen artık insanın kusurlarından arındırılmış şeyleri, insandan daha kısa sürede daha hatasız, daha küresel standartlarda, daha verimli daha kullanışlı üretmemizi amaçlar. Arık insan keyfiliği yoktur. Karşımızda unutmayan, çok bilen, her daldan bilen, dalgınlık yapmayan, üşengeçlik yapmayan, hata yapmayan, mükemmeli hedefleyen, mükemmeli yapan bir sistem var. Daha hızlı daha üretken daha pratik, daha güçlü. Bize bu daha iyidir diyebilecek. Bu daha doğrudur diyebilecek. Burada hata yaptın diyebilecek bunu kabul etmiyorum diyebilecek, bunu yapacaksın diyebilecek bir sistem var. bizden üstün düşünüp ilişkilendiriyor ve hızlı bir şekilde her şeyi oluşturuyor. Kısaca artık yeni ustamız o. şimdinin meslek erbapları yarın bu sistemin operatörleri olacak sadece. Artık bilgiyi kafamızda tutmamıza gerek yok. Arık tecrübeye de ihtiyacımız yok. Her operatörün yaptığını diğer her operatör de yapabilecek. Bu durumda ustalığın ehliliğin de bir hükmü kalmayacak. Zaten süreç bizleri küreselleştirdi, tasarım ve imalat tek elden çıkar oldu. Bu durumda kendi yarattığımız sistem bizleri operatör olarak kullanmaya başladı sayılmaz mı? Maalesef öyle. Sayısallaşma bir anlamda zafer ama, bilgisayarların zaferi olacak. Bu da kaçınılmaz ve çağın her süreçte olduğu gibi gerekliliği. Oyüzden yarın hiç mimar olmayanı, hiç mühendis olmayanı da aynı işi yapıp operatörlükle yapı ya da imalat süreçlerini bir usta gibi yapabilecek. Ben bir fizikçiyim. Yapı inşaat makine alanları ile hiç bir bağlantım yok. Bu şekilde çok bilmiş konuşmamın temelinde ne yatıyor olabilir? Tamamen sayısallaşma sürecini önceden görüp bu günü ve yarını gördüğüm için, kendimi BIM süreci ve araçlarına adadığım için. Bu arada bir yapının neredeyse kapsamlı tüm BIM süreçlerini yönetip operatörlük yapabildiğimi eklemeliyim. Yani tek başıma bir BIM ekibi olabiliyorum. Bununla övünüyorum ama burada kesinlikle övünmüyorum. Bugün sayısallaşma ve BIM yazılımları ve sistemlerini çözebilmem sayesinde bu gün BIM yöneticiliği ve operatörlüğü yapıyorum. Gerçi tasarıma girmiyorum ama girmek de mesele değil. Her dalda planlamaya kadar tüm BIM süreçlerini yürütebiliyor oluşturabiliyorum. Hemen her dalda simülasyon analiz yapabiliyorum. Karbon enerji yaşam döngüsü analizlerini yapılarda kullanabiliyorum. Tasarımın başından inşaat bitimine dek olan tüm süreçleri yönetebiliyorum. İşin en önemli ise, yanı bunu isteyen herkesin yapabilir olması. Sadece süreci ve araçları öğrenmek bile büyük oranda bunu sağlayabiliyor.
Amacım kendimi anlatmak değil katiyen. Söylemek istediğim BIM'e zemin hazırlamasak bile Bım kendi zeminini hazırlıyor. Ve BIM sizi kendisi yetiştirip yönetiyor. Bilgi ve tecrübeyi içinde barındıran bir sistem, mecburen insanlığı azaltan bir sistem. Önemli olan onunla nasıl ilişki içerisinde olacağınızdır. Kaçınılmaz değişimler, bir yönden kazandırırken mutlaka bir yönden kay-bettirecektir. Ve belirli bir bilgi düzeyi BIM gibi sayısallaşma sürecini yönetebilmeniz için yeterlidir.
Etiketler:
AUTODESK,
BIM,
DIGITAL PROTOTYPING,
REVIT,
sayısallaşma
1 Aralık 2014 Pazartesi
Türkiye'de BIM'e geçiş süreci ve ilk adımlar:
Türkiye'de BIM'e geçiş süreci ve ilk adımlar:
BIM'e geçiş süreci genellikle biraz sıkıntılı ve zaman isteyen bir süreçtir. Fakat bu belirli BIM standartları oluşmuş ülkelerde, firmaların mevcut standartları kendi standartlarına uygulaması durumunda geçerlidir. Bizimki gibi daha BIM kavramı hakkıyla kavranmamış bir ülkede, BIM standartlarından bahsetmek hayal bile edilemezken, korkunç derecede sancılı olacaktır. Yani ülkemizde BIM üzerinde çok çalışılması gereken geliştirilmesi gereken bir alan olmakla beraber BIM sürecine sağlıklı bir geçiş için mutlaka pek çok alışkanlığımızın da değişmesi gerekiyor.
Önceki yazımda belirttiğim üzere Türkiye'deki proje ve tasarım süreci kopuk ve basit düzeylerde kaldığı için zaten BIM amaçsız ve verimsiz bir süreç olacaktı. Çünkü BIM detaylı bir tasarım ve proje süreci ile başlayıp inşaatın teslimi ve hatta işletmesine kadar sürecek olan bir süreçti. Bizde ise inşaat ile proje neredeyse eş zamanlı başladığı için daha baştan verimsiz ve eksik başlamak durumundayız. Kısaca işimiz çok.
Türkiye'deki bozuk düzensiz, kopuk ve zayıf tasarım ve proje süreci BIM için uygun bir zemin olmaktan çok uzak. BIM'den uzak oluşumuzun ilk nedeni olarak bunu belirtebiliriz. Şimdi diğer nedenleri biraz irdeleyelim.
BIM kavramını bilmiyoruz. Henüz kavrama yabancıyız ki burada asıl neden olarak BIM felsefesinin oluşmayışına değinmem gerekiyordu. BIM felsefesi yok ülkemizde. Olması da çok zor. Herkes kendi çapında çırpınıp bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama işi layığıyla yapmak diye bir duruma zaten yabancıyız. Bir takım BIM yazılımları ile modellemeler yapıp gerisini getiremiyoruz. Öyle yarım yamalak modellemelerle BIM ile yakından uzaktan bir ilgimiz olamayacağını biliyoruz fakat yine de BIM felsefesine alışmayı öğrenmeyi uzak tutuyoruz. Bu işte bir bütünlük sağlanmadığı sürece, elimizde parçalardan başka bir bir şey olmayacağını kabullenmemiz gerekir. Oysa BIM parçaların bütünleşmesi temeline dayanır. O yüzden BIM'in birinci adımı BIM için gerekli zeminin hazır olması, ikinci adımı ise BIM felsefesini iyi anlamamız gerektiğidir. Bunlar öncelikle sağlanmalıdır.
Üçüncü adım eğitimdir. Ve haliyle üçüncü neden de Eğitim eksikliğidir. Her şeyde olduğu gibi kopyalama ve uyarlamaya dayanan bir eğitim sistemimiz olduğundan yarım yamalak sindirilmemiş bilgilerle BIM operatörü unvanı alma gibi zayıf bir eğitim sistemine meyilliyiz. Eğitim standartları ise zaten yok. Doğru dürüst eğitmen standardımız da yok zaten. İyi eğitmenlerimiz vardır elbet ama, piyasa eğitmenle ve onların eğittikleri ile dolu. Ama hiç biri doğru dürüst bir BIM projesi oluşturabilecek durumda değil neredeyse. (Düşük bir oranı başarılı bulabiliriz ancak). Akademik anlamda Eğitim neredeyse yok gibi. Son yıllarda Üniversiteler bu konuda bir iki zayıf atar gibi oldu ama akademik anlamda eğitimin neredeyse olmayışı en büyük eksiğimiz. Hali ile Eğitim işi özel sektöre kaymış durumda. Bunlardan da eğitim diye bahsetmek pek iyimser olur çünkü ders almak ya da Ders vermek tek başına eğitim anlamına gelemez asla. Bir tarafta ders başına para kazanan eğitim kurumu ya da kişisi diğer tarafta eğitim için para veren kısaca alıcı ve satıcının olduğu bir durum. Sonuçta da memnuniyet temini ilkesi gereği alınan ya da verilen bir Belgeden öteye çok gidemiyor. Şu konuda açık olmak gerekli, BIM yazılımları konusunda verilen derslerden ve eğitimlerden bahsetmiyorum, BIM konusundaki eğitimlerden bahsediyorum. Gerçi karamsar görüşme göre ikisi de neredeyse aynı gibi ama...
Çok çarpıcı bir örnek var elimde. Büyükçe bir firma kendilerine BIM eğitimi ve danışmanlık hizmeti vermek üzere Bir BIM danışmanlığı ve eğitimi firmasına başvurur. Danışman ve eğitmen o firmada onlarca personele eğitim verir ve nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde danışmanlık yapar. Danışman Firma sadece Mimari açıdan Bım projesi oluşturmayı bilecek seviyede. Diğer disiplinlerin derslerini veremiyor bile. Yani personelini yetiştirmediği bir alanda danışmanlık yapıyor. Hangi yetişmemiş personelin bu alanda bu danışmana ne danışabileceğini hala çizebilmiş değilim. Yani ortada disiplinler arası işbirliği gerektiren bir alanda tek disiplinde eğitim veriyorsunuz sonra disiplinler arası işbirliği için danışmanlık yapıyorsunuz. Ve profil sayfanıza şu firmaya eğitim ve danışmanlık hizmeti verdik diye referans koyuyorsunuz. Danışmanlık yapan firmada, BIM projesini tamamlayacak, firma ile ilk projelerini birlikte yapıp onları bu işe alıştırıp ısıtacak altyapı yok. En az üç dört proje birlikte yapılmalı, bu projeler takip edilmeli, inşaat süreçleri takip edilmeli, firmanın BIM standartları oluşturulmalı, Firmanın şablonları oluşturulmalı. Ve sürekli gözetim altında bulundurulmalıdır. Danışman firma bunların yapılması gerektiğini bile bilmiyorken kime neyi danıştırdıklarını bir türlü çözemedim. Bu sadece ambalajı olan içeriği olmayan bir ürün satışından başka bir şey değil. İnşaat firması diyor ki, biz müşteri istemeden BIM projesi yapmıyoruz. Filanca projeyi BIM'den klasik yönteme çevirmek için çok ter döktük. Her şey ortada.
Kısaca üçüncü etken ve adım Eğitim. Bu konuda daha çok fırın ekmek yememiz lazım. Bir an önce üniversitelerde BIM eğitimleri ve dersleri açılmalı, (Yetkin Akademik Personelin gökten ineceğini farz ediyorum) BIM eğitimleri standartlara sahip olmalıdır.
Dördüncü adım ülkemizde BIM standartlarının oluşması gerekir. Bu olmadan yarım yamalak ve keyfi uygulamalara maruz kalırız. Bu da daha başından BIM'i yanlış güzergahlara ve karmaşaya yönlendirerek verimsiz bir alan olmasına neden olacaktır. BIM standartlarının oluşması BIMe geçiş sürecindeki zorlukların yarısından fazlasını otomatik olarak yok edecektir.
Beşinci adım: BIM operatörlerinin yetiştirilmesi. Bu zaten Eğitim sistemini düzenlersek kendiliğinden oluşacaktır.
Altıncı adım BIM yöneticilerinin yetiştirilmesi. İşte en sıkıntılı adımlardan biridir. Bım yöneticisi işin en kritik bölümünü idare edeceği için en hassas adım budur. BIM yöneticilerinin iyi bir deneyimi olması gerekir. Tüm disiplinlere olabildiğince aşina olması gerekir. Farklı disiplinlerdeki tüm personeli iyi yönledirebilmesi, takım ve işbirliği ruhunu aşılayabilmesi gerekir. Ekip çok yerde takılacak zorlanacaktır. Bu durumlarda ekibin hevesi kaçmadan müdahale edebilecek sıkıntıları giderebilecek nitelikte olmalıdır. Disiplinler arasında oluşması muhtemel ego sorunlarını gidermesi gerekir. Disiplinler arası uyumu sağlayabilmesi gerekir. Olabildiğince bilmesi gerekir. Ve ipucu. BIM'de yapılan en büyük hata, BIM eğitimi ve tecrübeleri süresinde hep doğruyu yapmayı öğrenmektir. İyi bir BIM yöneticisi aslında tüm yanlışları yapmış denemiş ve tanımış olmalıdır. Çünkü BIM tek yönlü değildir ve duruma göre farklı yolların kullanımını gerektirir. Kimi zaman hileli dolambaçlı ya da kestirme yollar, daha önce mutlaka kaçınmanız gereken yolları kimi zaman kullanmanızı gerektirecektir. O yüzden pişmiş bir BIM yöneticisi BIM'e geçiş sürecinde süreci büyük oranda işleri hızlandıracak ve ekibi motive edecektir.
Şimdi Standartlarımız eğitimli personelimiz, daha verimli bir projelendirme tasarım sürecimiz var. geriye artık projelerimizi yapmak kalıyor. Düşe kalka çok kısa sürede koşarcasına BIM'e geçiş yapabiliriz. Ama henüz bitmedi. Yapılması gerekenler var.
Yedinci adım, inşaatlara taşeron iş yapan firmaların BIM'e geçişi içiz zemin hazırlamak, BIM projelerimizi bu firmaların iş akışlarına uyumlu hale getirebilmek var. kapı pencere,giydirme cephe asansör gibi yan alanların BIMe uyumlu iş akışlarını temin etmek de işin bir parçası.
Bitti mi? Bitmedi. BIM sürecini ilerletmek 6. hatta 7. seviyeden BIM süreçlerine doğru ilerlemeliyiz. Bununla ilgili ileride başka bir makale yayınlayacağım.
BIM sürecine geçmek zor değil. Sadece gerekli adımları atmayı imkansızlaştırmasak çok kolaydır. Fakat ülkenin yapısı eğitim alışkanlıklarımız, iş yapmaktan çok unvanlar ve görünenlere odaklanmamız bu süreci sancılı kılacaktır. Bazı alışkanlıkları değiştirmeliyiz. Hatta epeycesini.
Görüşmek üzere. Esen Kalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)